26 Ağustos 2017 Cumartesi

SAGALASSOS Ve BURDUR MÜZESİ




                                                                    SAGALASOS ve BURDUR MÜZESİ

  Sagalassos'un adını açık konuşmak gerekirse bu tur için yaptığım araştırmalarda rastladım. Buranın hemen yakınında SAGALASSOS  RESORT&SPA  bizim burada 3 gece kalmamız için bir sebep daha oldu.Yeri geldiği vakit otelden de bahsedeceğim.

Sagalassos Burdur'un Ağlasun ilçesine bağlı bir antik kent. Ağlasun çok ufak bir ilçe, nüfusu 4000 kadar. Antalya'ya da yakın sayılır, 100 km. Isparta ve Burdur illerinin de oldukça yakınında.
Bu antik kentimiz Türkiye'nin Unesco dünya mirası listesi adaylarından. Antik kente vardığımızda hava oldukça sıcaktı. Müze kartlarımızı gösterip içeri girdik. Kazı çalışmalarının halen sürdüğünü gördük. Profesyonel  işçiler ve gönüllüler canla başla çalışıyorlardı. İlk başta bir görevli bizi yakın takibe aldı. Sonra bir zarar gelmeyeceğini anlayınca yanımızdan uzaklaştı. Hak vermedik değil, çok büyük bir alan, kazı sürüyor, bir çok eser ortalarda.



Sagalassos Antik Kenti

Çok güzel bir antik kent hala ayakta sağlam durabilen meydanı, kütüphane binası, tiyatrosu ve çeşmeleri  var. Girişte uzun yol ve kısa yol diye iki yol şeması var. Artık hangisini seçersiniz bilmem, o günkü enerjinize bağlı. Biz tam yollara bağlı kalmadan biraz serbestçe dolaştık. Ama görülmesi gereken yerleri gönlümüzce gördük. En fazla zamanı çeşme bölümünde geçirdik ve resmen güzelliğine büyülendik. Sagalassos antik  kentinin adının bu kadar az duyulduğuna, inanın siz de ziyaret ederseniz şaşıracaksınız. Biz belki de Efes'ten sonra, görülmesi gereken en önemli antik kentte tanıtım bölümü dahil üç saat kaldık. Otopark ve çevre düzenlemesi oldukça düzgün ve temizdi. Ancak bir müze mağazasının olamaması dolayısıyla da çay kahve içilicek mekanın  yokluğuna üzüldük. Sorduğumuzda ihaleye katılan olmadığını öğrendik. Sebebi ziyaretçi azlığı olsa gerek dedik. Böyle kiralanmıyan yerleri bakanlık finanse etse ne iyi olur. Magneti bile İlçede bir marketten aldık.



Antik kentte kazı çalışmaları halen sürüyor.

  SAGALASSOS RESORT&SPA  : Dört yıldızlı bir otel. Çok güzel bir alana kurulu. Rakım yüksek. Etrafı oldukça yeşil. Odadan şöyle bir dışarı baktığınızda insana huzur veriyor. Yemekleri de oldukça lezzetli. Genelde yarım pansiyon hizmet veriyor. Hafta arası fiyatları hafta sonuna göre biraz daha indirimli. İyi ki üç gün kaldık dedik, tavsiye ederim. İnşallah bir daha nasip olur gideriz dedik







Sagalassos Resort&Spa

  BURDUR MÜZESİ :Müze şehrin merkezinde bulunuyor. Bir nevi antik kentin tamamlayıcısı durumunda. Zira antik kentten çıkan bir çok eser burada sergileniyor. Sagalassos'u dolaştıktan sonra bu  müzeye de gidin derim.  Ayrıca  yine civar bölgeden çıkan tarihi eserlerin sergilendiği iki bölümü daha mevcut. Giriş 5 TL. müze kart geçer.




Burdur müzesinden.

















12 Ağustos 2017 Cumartesi

BEYŞEHİR



  BEYŞEHİR Konya ilimize bağlı bir ilçemiz. Aynı isimle bilinen Beyşehir gölü Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü. Genel açıdan da Van gölü ve Tuz gölünden sonra  üçüncü büyük göl. Üzerinde irili ufaklı 33 ada mevcut. Balık türleri olarak sazan ve levrek gibi tatlı su balıkları yaşamakta.
  Silifke'den Sagalasos'a yol alırken yolda en fazla zaman ayırdığımız Beyşehir'e gölü görmek için gelmiştik. Ancak anılarımızda gölden fazla Eşrefoğlu camii iz bıraktı.
EŞREFOĞLU CAMİİ
  İlçeye vardığımızda öğle vaktiydi. Karnımız acıkmıştı. Ama vakit kısıtlıydı. İlk olarak merak ettiğimiz gölü bir nebze görebilmek için, tekne turunun yapıldığı iskeleyi bulduk. Saat başı tur düzenleniyormuş. Süre olarak bir saat sürüyor fiyat 7.5 TL. Sonra fikir değiştirip ilk olarak camiyi gezmeye karar verdik.

EŞREFOĞLU CAMİİ bir Selçuklu mimarisi. Yapımı üç yıl gibi kısa denebilecek bir zamanda bitiriliyor. 1299 yılında ibadete açılıyor. Tek bir çivi çakılmadan taş ve ahşaptan yapılmış. Anadolu'daki ahşap direkli camiler içinde en büyüğü ve en orjinali.



EŞREFOĞLU CAMİİ

  Caminin hemen yakınında BEDESTEN ve İSMİL AĞA MEDRESESİ var. Ancak her ikisi de restorasyon da  olduğu için ancak öylesine bir dışardan gördük o kadar. Yine aynı bölgede tarihi bir hamam var EŞREFOĞLU HAMAMI. Yapımı aynı yıllara dayanıyor. O zaman cami, kervansaray, türbe ile birlikte Eşrefoğlu Emir Süleyman bey tarafından yaptırılmış. Hamam halen aktif vaziyette.

  TAŞ KÖPRÜ, yapımı 1914 yılında tamamlanan bu köprü Osmanlı Devletinin kurduğu ilk sulama projesidir. Konya ovasının sulamasına yönelik olarak yapılmış, 1997 yılında trafiğe kapatılan köprünün hemen yanı başında yenisi mevcut. Günümüzde halen işlevini sürdürmekte olan Taş Köprü, kayıklar ile birlikte ilçeye görsel açıdan da bir güzellik katmakta.



TAŞ KÖPRÜ


















Bu yerleri gördükten sonra, şöyle biraz da eski mahalleyi dolaştık. Gölün kenarındaki bir yerden gözleme ve ayran alıp tekne turu için tekneye bindik. Göl çok büyük olduğundan yapmış olduğumuz bir saate yakın olan bu gezi bize fazla zevk vermedi. Ama yine de buraya vakit ayırıp böyle bir tura katılmamak olmazdı dedik.

Bizim vaktimiz ancak bu kadarına yettiği için  bunları yapabildik. Şayet siz daha fazla zaman ayırabilirseniz. Etrafında gezilecek yerleri arasında, Kocakoru Ormanı Tabiat Parkı, Kubadabad Sarayı, Yakamanastır Milli Parkı, Eflatunpınar Hitit Su Anıtının da olduğunu hatırlatırım.



ESKİ MAHALLE


TEKNE TURU



7 Ağustos 2017 Pazartesi

Mersin ( YAPRAKLI KOY ve TAŞUCU TEKNE TURU)



  En son blog yazımda bahsettiğim gibi Kızkalesi'ne 4 gece için gelmiş, ancak bir gece sabahı zor ederek kahvaltı bile yapmadan otelden ayrılmıştık. Konaklayacağımız oteli bir gün evvelden ayarlamıştım. Yapraklı Koyun hemen yanında denize sıfır üç yıldızlı NİXS otel. Yarım pansiyon yani sabah ve akşam yemekleri açık büfe olmak üzere kişi başı 90 TL.
YAPRAKLI KOY
  YAPRAKLI KOY upuzun sahillere sahip olan Mersin'in en güzel en ünlü koylarından. Suyuna bir de tatlı su kaynağı karıştığı için daha serin. Suyun rengi müthiş bir güzellikte. Koy olduğu için tabi ki  dalgasız ve sakin. Ufak sayılmayacak büyük bir koy. Koyda üç tane tesis var. Şezlong ve şemsiye kiralıyorlar. Ücret maalesef biraz yüksek. Kişi başı 20 TL. Fakat şezlong, şemsiye istemiyorsanız hiç bir ücret ödemiyorsunuz. Ancak tam gün geçirmeyi düşünüyorsanız bu şekilde rahat etmeniz pek olası değil. Cumartesi özelikle Pazar günleri çok  kalabalık oluyormuş. Biz hafta arası gittik, iyiydi.
  Konaklamış olduğumuz Nixs Otelin e kendine ait bir Plajı var. Oradan da  istifade ettik. Sessiz sakin çok güzeldi. Hiç ücret almıyorlar, yalnız yüzme bilmeniz gerekiyor. Zira girer girmez boyunuzu geçiyor. Buda oldukça güzel bir imkan. Ayrıca SUSANOĞLU Plajında otelin yine otel müşterilerine ait ücretsiz bir plajı var. Biz şansımıza dolunay zamanına denk geldik. Her gece dolunayı izledik. Sahilde de her akşam canlı müziği olan bir bölümü var. Bir daha yolumuz buralara düşerse hiç tereddüt etmeden Nixs otelde kalırız.

NİXS OTEL

  SUSANOĞLU Yapraklı koy Silifke'ye bağlı. Amacımız deniz tatili olduğu için bu bölgedeki tarihi yerleri gezmeyip tercihimizi denizden yana kullandık. Eşim ve ben denizi çok severiz.


YAPRAKLI KOY
  Bir tam günümüzü de tekne turuna ayırdık. Taşucu'ndan kalkan tekneler bu yörede epeyce beğeniliyor. Şimdiki günübirlik tekne turları, denize girmenin yanı sıra tam bir eğlence
ye dönüşmüş. Bir DJ sizi müzikle, dansla, çeşitli yarışmalarla, shovlarla bütün gün eğlendiriyor. Yok bunlar benim hoşuma gitmez diyorsanız, tekne oldukça büyük üç katlı, alt katında oturabilirsiniz.
Saat 10.30 gibi hareket ediyor. Alt katta oturma bölümleri, büfe, soyunma kabini, Wc var. Orta katta oturma alanının dışında  eğlence  bölümü var. Fiyata akşamüstü karpuz servisi de dahil. Saat 17.30 / 18.00 arası dönülüyor. Fiyata gelince 50 TL. Ancak şayet Taşucu'ndan değil de  civar bir yerden geliyorsanız servis veya tur fiyatı ile biraz artıyor. Örneğin biz yaklaşık 25 km. mesafeden binip tur ile satın aldığımızdan kişi başı 70 TL. ödedik. Otelden alınıp otele bırakıldık.
  Dört ayrı yerden denize girdik. Hepsi birbirinden  güzeldi. Mersin'in koylarını Ege ile karşılaştırdığımızda oldukça bakir olduğunu gördük. Birinci yüzme molamız BOĞSAK KOYU oldu. Yüzme bilmeyenler için can yeleği de var. İkinci durak DANA ADASI. Burada deniz molasından sonra öğlen yemeği servis edildi. Biz balık yemeği tercih ettik. İsteyene köfte veya tavuk verildi. Yanında garni olarak makarna ve salata da vardı. Üçüncü durağımız TİSAN Yarımadası oldu. Tisan girdiğimiz denizler arasında en çok beğendiğimiz idi. Denizi muhteşemdi. Tisan için dünyanın en güzel 12. yarımadası deniyor. günün son durağı BARBAROS KOYU.




TEKNE TURU




TİSAN

  Bu Mersin'de geçirdiğimiz son gündü. Yarın kıyıyı bırakıp iç bölgelere yöneleceğiz. Burada geçirdiğimiz son akşam, daha öncede gittiğimiz LOKMACI ÖĞRETMEN in yerine gittik. Narlıkuyu'daki bu lokmacının lokmaları enfes ötesi :


LOKMACI ÖĞRETMEN NARLIKUYU












































5 Ağustos 2017 Cumartesi

MERSİN'DEN KIZKALESİ'NE



  Artık Mersin merkezi bırakıp biraz da kıyıları keşfetme vakti. Mersin Türkiye'nin 323 Km ile en uzun sahiline sahip şehri. Buna rağmen turizmden pay alma konusunda Antalya'nın çok gerisinde. Bir kere her şey  dahil tesisler yok denecek kadar az. Hal böyle olunca maalesef yabancı turist de çok az.  Bölgeye genelde yakın vilayetlerden tatile gelenler var. Adana ve Güneydoğu Anadolu ağırlıkta. Tisan gibi bazı güzel koylarında Ankaralıların sitelerini görüyoruz.
  Mersin kıyıları Erdemli'den başlıyor diyebiliriz. Erdemli uzun yıllardır Mersin'in yazlığı konumunda. Ancak gelişen şehir adeta merkezle birleşir gibi. Şöyle bir Mersin sahillerinde tatil yapmak istiyorum derseniz Erdemli'yi bir kere geçin derim. Bütçenize ve zevkinize göre Anamur'a kadar uzanan bu güzel kıyı şeridinde kalacak bir yer bulursunuz.
  Biz Kızkalesi'nde konaklamaya karar verdik ve sabah kahvaltı sonrası Mersin merkezi geride bırakıp yola koyulduk. Amacımız bir yerleri görüp akşam vakti Kızkalesi'ne varmak.
İlkin Limonlu köyü ve onun tepelerindeki KAYACI VADİSİ'Nİ gözümüze kestirdik. Nazlı'ya (bizim navigasyon) güvenmeyince köyde yol sorduğumuz kişi DOKTOR'UN YERİ ni mi arıyorsunuz diye sorunca Nazlı'ya yazarak aradığımız noktaya vardık. Burası sahil tarafının sıcağından kaçıp biraz olsun daha serin  bir yerde vakit geçirmek için günübirlik gelenlerin yeri. Sahilden yukarı tırmandıkça gördüğümüz manzaralar son derece etkileyiciydi. Virajları aşa aşa sonunda Doktor'un yerine vardık. Niyetimiz biraz soluklanıp bir kahve içmek. Girerken parayla girilmesi bizi şaşırttı. Eksi dönemlerde Milletvekilliği de yapmış olan Doktor bu arazinin sahibiymiş.Sineğin yağını hesaplıyor, tuvalet dahil her adımda para kesmeye çalışıyor. Yok bana bu ters gelir diyorsanız buraya varmadan çok güzel başka yerler de var onlardan birini seçebilirsiniz.

KAYACI VADİSİ


DOKTOR'UN YERİ



  Mersin Kızkalesi arası gerek tarihi gerek mesire ve turistik anlamda görülecek çok yer var. Dedim ya bu tercih meselesi. Biz de kendimize göre tercihlerimizi yapıp yola koyuluyoruz. Bunun da araştırmasını yapmak günümüzde çok kolay. Her türlü bilgi artık elimizin altında. Ancak tabi ki  bazı yerlerden hoşlanmayabilir, bazı yerleri daha çok sevebilirsiniz. Tur ile değil de  kendi başınıza özgürce seyahat ediyorsanız, zamanınızı da ona göre ayarlarsınız. Beğenmediğiniz yerde daha  az kalır veya pas geçer, beğendiğiniz yerde daha fazla kalırsınız. Şimdi bazılarınız tur ile değil de  özgürce seyahat ediyorsanız dedim ya, bunu yanlış anlayabilir. Bu demek değildir ki ben tur şirketleriyle ile gezilmez diyorum. Ben turlarla da  çok gezen biriyim. İkisinin de kendine göre artıları ve eksileri vardır.
  Evet şimdi istikamet KANLI DİVANE HARABELERİ. Mersin'in yaklaşık 50 km. batısında yer alıyor. Erdemli ilçesinin Ayaş beldesine bağlı. 12000 m2 olan en büyük obruklardan birisi olan Kanlı divane obruğu üzerine kurulmuş.
Bu Antik kenti çok güzel bulduk. Ziyaret etmeye değer. Giriş 5 TL. Müze Kart geçer
KANLI DİVANE HARABELERİ
  Sırada adını çok duyduğumuz CENNET CEHENNEM ÇUKURLARI var.
Artık Erdemli ilçesi geride kaldı. Burası Silifke'nin Narlıkuyu mahallesine çok yakın bir bölgede.
Cennet ve Cehennem yıllar içerisinde yağan yağmurların etkisiyle de oluşan ayrı ayrı karstik iki çukur. Cennet ve Cehennem mağaraları, yer altı deresinin binlerce yıl kireç tabakalarını eritmesi sonucu yol açtığı erozyon ve tavanında çökmesi ile birlikte meydana geldiği söyleniyor.
Bu iki obruktan Cennet olanına inilebiliyor. Cehennem olan ise çok daha derin. Ona  inilemiyor. Ancak üstten bakılabiliyor. Ben bakarken bile başım döndü o kadar derin. Giriş 15 TL. Müze kart geçer.
c
CENNET VE CEHENNEM ÇUKURLARI

  ASTIM MAĞARASI.
Bu mağara Cennet çukuruna çok yakın. 300 mt bir mesafede. Biraz dar olan demir merdiven ile iniliyor. içerisi 200 mt kadar. Benzer mağaralarda olduğu gibi, içeride dev sarkıt ve dikitler var. Astım hastalıklarına da iyi geldiği tahmin edildiğinden bu ismi almış. Giriş 5 TL. Müze kart geçer.



ASTIM MAĞARASI


   Kızkalesi dönüş yolunda, ağaçların gölgesinde püfür püfür esen, oturup çayınız kahvenizi içeceğiniz çok güzel yerler var. Biz de bunlardan birini seçip uzunca bir süre oturup dinlendik.
Artık konaklayacağımız Kızkalesi'ne gitme vakti.
   Mersin'in bu bilindik ilçesine girdiğimizde akşam saat 19.00 a geliyordu ve günlerden de Cmt. idi.
İlçeye ilk girişimizde etrafın kalabalıklığı, karmaşası, konaklayacağımız otel bölgesindeki otellerin birbirine olan mesafe yakınlığı ilk hoşumuza gitmeyen noktalardı. Ama şu anda yapacak bir şey yoktu. Akşam olmuş yorgunduk. Yerimizi ayırtmıştık, kalacaktık. Nitekim öyle yaptık. Ama 4 gece diye geldiğimiz Kızkalesi'nden bir gece kalıp ertesi günü kahvaltı bile yapmadan ayrılacaktık.

Muhteşem Yapraklı koyu ve Taşucu tekne turu bir sonraki yazımda

KIZ KALESİ


















3 Ağustos 2017 Perşembe

MERSİN Merkez


  Tarsus'tan yola çıkıp Mersin'e geldiğimizde akşam olmuştu. Otel olarak sahil semti Mezitli'yi tercih ettik. Niyetimiz şehir gezisinin dışında biraz da denize girmek. Otelimiz denize sıfır SAHİL MARTI OTEL. Dört yıldızlı, ancak eski bir otel olduğundan az da olsa çaptan düşmüş durumda. Odamız deniz tarafı, denize de girdik. Kahvaltı da iyiydi o yüzden memnun kaldık. Ancak şunu söylemeden geçmeyeyim, otelde her gece düğün var. Yani yazın kalmayı düşünenler bunu göz önünde bulundursunlar. Düğün saatlerinde etraf gürültüden yıkılıyor.
  Öğlen yediğimiz humus bizi halen tok tutmuş durumda. Niyetimiz Mersin'de de yöresel lezzetlerin peşinde olmak. Planımızda bu akşam ciğer yemek var. Tercihimizi CİĞRCİ APO dan yana kullandık.
Şehrin muhtelif yerlerinde şubeleri var. Merkez daha otantiktir düşüncesiyle yaklaşık 20 dk. süren bir zamanda kendimizi saat 22.00 civarında APO da bulduk Merkezleri hiç kapanmıyor 24 saat açık.
Bir porsiyon ciğer bir de ciğer şiş karışık söyledik. Henüz ciğerler gelmeden masayı çeşitli yeşillikler salatalar ile donattılar. Bunların hiç birisine para almıyorlar. Fiyatın içinde. Emin olun etin dışında hepsini bitiremedik.
Ödediğimiz fiyata gelince, 2 kişi 44 TL. Lezzet, servis, temizlik her şey çok iyiydi. Şehirde başka ciğerciler de var. Biz memnun kaldık o yüzden tavsiye ederim.
  Ertesi günü denize girerek başladık. Deniz neticede Akdeniz. Egenin suyu gibi tad vermiyor ama olsun, deniz denizdir. Kahvaltı sonrası ver elini şehir gezisi. Bir kahve içelim dedik.
Notlarımdaki  çay bahçesini aramaya başladık. Ama bu sefer olmadı bulamadık. Yerinde yeller esiyor. Son gelen Belediye sahilde denize sıfır olan diğer tesisler gibi bunu da yıktırmış. Sahil demişken anlatayım, şehrin kilometrelerce devam eden çok güzel bir sahil şeridi var. Bence ülkemizin en güzel sahil şeritlerinden. Neyse kahvemizi bilindik bir mekanda Mado'da içtik.
Hava çok sıcak. Nem de devam ediyor. Nispeten serin olan bu mekandan zor kalktık. Merak edip görmek istediğimiz yerler var.
  Mersin'deki gezimizde ATATÜRK EVİ MÜZESİ - HZ. MUGDAT CAMİİ - HASTAHANE CADDESİ - REFAHİYE ANITI - LATİN İTALYAN KLİSESİ - SAHİL YOLU - MERSİN MARİNA gördüğümüz yerler arasındaydı.
Mersin'e en son 13 sene evvel gelmiştik. O zaman da şehri beğenmiştik, şimdi de çok beğendik. Özelikle Mezitli tarafları ikamet etmek için çok güzel. Deniz yanıbaşında. Rahat ve nispeten ucuz bir şehir. Tek handikap Temmuz ve Ağustos aylarının aşırı sıcakları ve yüksek nem oranı.
  Evet sıra geldi ne yediğimize ne içtiğimize. Mersin'e kadar gelip Tantuni yememek olur mu hiç :)
Tantuni konusunda nerede yiyeceğiz diye kafam karışıktı. Şehirde güzel Tantuni yapan çok yer var.
biz MEMOŞ TANTUNİ  yi seçtik. FazlaTantuni yiyen birisi değilim. Ama şunu açıkça söyleyebilirim ki çok lezzetliydi. O kadar beğendik ki İstanbul Kavacık'ta bir şubeleri varmış, kısmetse orayada gitmeye niyetlendik. Bir de mekanın sahibi ile tanışmak şansına sahip olduk. Eksik olamasın bizmle çok ilgilendi. Tantuninin tarihine kadar bir çok konuda sohbet etme şansına sahip olduk. Fiyata gelince klasik dürüm içi 12 TL.
  Akşam yemeğindeki tercihimiz. şehirde epeyce ünü olan HATAY RESTORAN. Mekan Mersin'in en gözde yerlerinden sahil boyunda (Denize sıfır değil) Barlar sokağı diye de anılan yerinde. Açık konuşmak gerekirse fiyat acaba nasıl olur diye merak etmiştim. Menüyü elimize aldığımızda fiks menü gözümüze ilişti. İçeriğini sorduk. soğuk mezesi, sıcak mezesi, ana yemeği, meyve ve tatlı dahil kişi başı 40 TL. Tabi ki içecekler hariç. Fiyat kalite oranlamasında son zamanlarda gittiğim en iyi yerdi diyebilirim.
Alkol aldığım vakit araç kullanmadığım için geldiğimiz gibi bir taksi ile otele dönüyoruz. Artık istirahat vakti. Yarın Mersin merkezi bırakıp ilerliyeceğiz.






MEMOŞ TANTUNİ






MERSİN SAHİL BOYU





REFAHİYE ANITI





ATATÜRK EVİ MÜZESİ




















HZ. MUGDAT CAMİİ



LATİN KLATOLİK KLİSESİ









CİGERCİ APO







HATAY RESTORAN















2 Ağustos 2017 Çarşamba

TARSUS


   Rotamızın ikinci durağı TARSUS idi. Şereflikoçhisar'da otelimizde kahvaltımızı rahat bir şekilde yapıp, Tuz gölü fotoğraflarını sosyal medyada paylaştıktan sonra yola koyulduk. Yol gayet güzel ve düzgün. İlçe çıkışı sağımızda bir süre gölün manzarası bize eşlik etti. Yol 332 Km. hiç molasız, bir kere benzin alarak Tarsus'a vardık. İlçe girişi öncesi ilk olarak görmek istediğimiz Şelaleyi navigasyona yazdık. Bu kolaylık çıktıktan sonra gezmek hem daha rahat hem de daha zevkli hale geldi. Eskiden haritalarla boğuş, adres sor derken epey bir zaman kaybı oluyordu.
 
  ŞELALE : Tarsus'a bundan önce en son. 2004 senesinde gelmiştik. O zaman da burayı gezmiştik. Şelale özelikle yazları çok sıcak olan ilçenin adeta bir nefes alma köşesi. Etrafında oturup dinleneceğiniz serbest alanlar, çay bahçeleri, restaurantlar var. Biz girişte aldığımız, bu yöreden başka yerde görmediğim Bici bicimizi alıp bir köşede serin serin yedik. Şelale girişi seyyar arabada satılıyor. tavsiye ederim 5 TL. Bu tatlı nişasta, pudra şekeri, karsambaç (buzun renklendilerek kar haline getirilmesi) gül suyu ve kırmızı gıda boyasından elde ediliyor. Süt yok. Sıcak şerbette olmayınca buz gibi soğuk olan bu tatlı yörede çok yeniyor.



TARSUS ŞELALESİ
                         


  KERVAN HUMUS : Gezilerimizde yöresel lezzetlerin tadına bakmak, olmazsa olmazlarımızdandır. Yola çıkmadan bu mekanın ününü okumuştuk. Yine Nazlı'ya yazdık, bizi kapının önüne kadar getirdi (Biz navigasyona Nazlı adını taktık. O  artık bizim yol arkadaşımız :)
 Mekan çarşı içinde bir yerde. girişte sol tarafta yapılışını da görüyorsunuz. İlk olarak zeytinyağlı söyledik. Zeytinyağlı deyince sakın soğuk geliyor zannetmeyin, o da sıcak geliyor. Bizim İstanbul'da yediğimiz humuslara hiç benzemiyor. Üzerinde nohut taneleri de var. Çeşitli baharatlar da katılıyor. Acı sevmiyorsanız baştan tembih edin  katmasınlar. Üstüne bir porsiyon da pastırmalıyı paylaştık. O na birde tereyağ ilave ediliyor. Yedik güzel bir lezzetti. Yedik yemesine de o sıcakta bunu yedikten sonra bir terlemeye başladık, sorma gitsin :) Yine de iyi ki yemişiz diyoruz. Fiyatlara gelince 12  TL.
ile 16 TL. arası değişiyor.



KERVAN HUMUS


  Tarsus gezimiz KIRKKAŞIK BEDESTENİ, ST.PAUL KLİSESİ MÜZESİ, KLEOPATRA KAPISI, ESKİ MAHALLE,  ANTİK YOL ile devam etti. Yalnız öğlenden hemen sonra bastıran sıcak ve yüksek nem oranı gezmemimizi zorlaştırıyordu. Gezdiğimiz yerlerde de layıkıyla zaman da ayıramıyorduk. Böyle bir sıcak ve özelikle nem ile uzun zamandır karşılaşmamıştık. Kendmizi atacak nispeten serin bir köşe aradık ve ELİF HANIMIN KONAĞI'nı bulduk. Konak şu anda bir butik otel olarak işletiliyor. Sakin nispeten serin güzel dizayn edilmiş bir bahçesi var. Burası Cafe olarak işletiliyor.
Bu yorgunlukta içmiş olduğumuz TARSUSİ KAHVE (Okkalı Türk kahvesi) bizi bir nebze kendimize getirdi.

Tarsus tarihi bir şehir. Şüphesiz gezilecek çok daha fazla yer var. Biz ancak yarım günden biraz daha fazla bir zamanda ve de bu sıcakta ancak bunları sığdırdık.
Siz daha uzun süre kalacaksanız Ashab-ı Kefh Mağarası, Makam-i Danyal Camii,
Nusret  mayın gemisi müzesi, Taşkuyu mağarası, Ulu Camii, St. Paul kuyusu, Tarsus
müzesini proğramınıza koyabilirsiniz.

Artık iki gece konaklıyacağımız Mersin için
sabırsızlanmaya başlıyoruz. Tarsus gezimizi yine ününü duyduğumuz DONDURMACI İBRAHİM USTA ile noktaladık. Biz cevizli baklava yanına dondurmayı tercih ettik. Dondurmayı sıradan bulduk. Ancak cevizli baklava mükemmeldi. Ev yapımı baklava içindeki ceviz öğütülmüş değil bütün kullanılmış.
Büyük bir kısmı otoban olan Tarsus Mersin yolunu alırken geride gurme ağırlıklı geçirdiğimiz anılarımızı şimdiden aramızda eşim Tuna ile konuşuyorduk.





DONDURMACI İBRAHİM USTA





KLEOPATRA KAPISI






KIRKAŞIK BEDESTENİ




ST. PAUL KLİSESİ MÜZESİ




ANTİK YOL








TARSUSİ KAHVE





















21 Temmuz 2017 Cuma

TUZ GÖLÜ

   Merhabalar...... Biz Temmuz ayının 5 inden 18 ine kadar yollardaydık. Sevgili eşim Tuna lavanta kokulu köy Kuyucak'ı görmek isteyince ben rahat durur muyum ! Aldım elime tableti o siteye gir, bu bloğa bak oraya bak buraya bak derken 14 gün süren bir program yapıverdim.
  Şimdi size ilk duraktan son durağa kadar gezdiğimiz gördüğümüz yerleri, tabi ki deneyimlerimizi paylaşmak istiyorum. Acemiliğime verin biraz uzun zaman alabilir :)

                                           TUZ GÖLÜ (Şereflikoçhisar / ANKARA)

  Tuz gölünün yakınlarından geçmiştim, ama  bugüne kadar görme gezme ve tanıma şansına sahip olmamıştım. Fikir eşimden geldi. Mersin'e kadar ki yol biraz fazla uzun  olunca, yolda bir gece kalabileceğimiz bir yer  araştır dedi. Bulmak hiç zor olmadı. Tuz gölü beni görmeden heycanlandırdı.


  İstanbul'dan çıkınca bir kere yol son derece iyi. Ankara'ya kadar malum otoban sonrası da duble yol.
Yaklaşık 600 km civarı. Göl Ankara Aksaray yolunda Şereflikoçhisar'a varmadan 15 km. önce. Biz vardığımızda önce gölü pas geçip ilçeye otele gittik. Zira güneş henüz tepedeydi. Gezmek ve fotoğraflamak için en iyi zaman akşamüstü veya sabah çok erken saatler.
  Otelimiz Şereflikoçhisar Yıldırım otel. Buranın en iyi oteli diyebilirim. Üç yıldızlı ve fiyatı da gayet uygun. Baştaki fiyata makul ölçüde itiraz edin biraz fiyat iniyorlar. Tabi ki otelin doluluk oranına da bağlı. Biraz dinlendikten sonra saat 17.00 gibi otelden çıkıp göle gittik. Yol 15 dk. kadar sürüyor.
  Göl turizme açılalı 10 sene kadar olmuş. Turizm derken sakın gözünüzde büyütmeyin. Hediyelik ve çeşitli tuz ürünlerinin satıldığı derme çatma bir bölüm. Kafemsi bir mekan. Tuvalet WC ayak yıkama yeri. Birde otopark. Sit alanıdır fazla bir şey yapılamaz diyorlar. Doğru sit alanı olmasına sit alanı da yapılanları daha düzgün daha temiz daha görsel yapılsa olmaz mı ?
Birde bu aralar yeni bir moda çıktı. Dibek kahvesi tattırıp satma telaşı. Biz beleşi severiz, hal öyle olunca yetersiz çöp kutuları bu bedava verilen tadımlık kahvenin karton bardaklarıyla da dolu.
  Tuz gölünün her mevsim ayrı bir görsel güzelliği var. Bizim gittiğimiz Temmuz ayı suyun iyice çekildiği etrafın kuruyan tuzdan dolayı bembeyaz olduğu zaman. Biz bu zaman dilimini sevdik. Çıkarıyorsun terliğini ayakkabını tuzun üstünde salına salına yürüyorsun. Ben yalnız içerilere doğru gittiğime tuzun sertliği yürümemi zorlaştırdı. Ben de terliklerimi giyiverdim. Size de tavsiyem terliklerinizi yanınızda bulundurun.
  Göle adım atar atmaz fotoğraf çekmeye başladık. Akşam gün batımına kadar da sürdü. Biraz ara verip Cafe de bir şeyler içtik o kadar. Kaldığımız üç saate yakın bölümün çoğu gölün üzerinde geçti.
Gölde dolaşmaktan, fotoğraf çekmekten, güneşin  batışını izlemekten son derece keyif aldık.
Her bulduğumuz yerde olduğu gibi magnet almayı ihmal etmedik. Birde rafine edilmemiş saf sofra tuzu da aldık. Giderseniz tuz almanızı tavsiye ederim. Tuzdan mamul birtakım kozmetik ürünler de var, ama biz almadık o size kalmış.
  Göl Türkiye'nin yüzölçümü olarak ikici büyük gölü. Ülkenin tuz ihtiyacının da yakalaşık yarasını karşılıyor.
 
 
                        
.






  Yemek yemesini, özelikle gittiğimiz yerlerde yöresel tadları denemeyi seven bir çiftiz. Şereflikoçhisar'da araştırıp Güneştepe Restaurant Muammer'in  yerini bulduk. Mekan aynı zaman da alkollü içecek te veriyor. Alkol alırsınız almazsınız bilmem ama başka bir yerde yok diyebilirim. Biz yöresel tatlardan Kerevit güveci ve Sazan balığını yedik. Kerevit için burada ıstakoz diyorlar. Karidese çok benziyor eti biraz daha tok ve sert. Ama lezzet olarak özelikle ben beğendim. Sazan balığını bir çok göl balığında olduğu gibi yağda kızartıyorlar. Sazan balığına gelince yediğim için pişman değilim, ama tekrardan başka bir yerde karşıma çıksa yemesem de olur. Muammer'in yerinde ayrıyeten bildiğimiz birkaç soğuk meze de var. Neticede bu mekandan memnun kaldık.
  Yemek sonrası otel ve istirahat. Yarın yolculuk var. İstikamet Tarsus olacak. Geceleme Mersin'de.
Ertesi günü Tarsus istikametine doğru yol alırken göl bize bir süre eşlik etti. Yeni hedef Tarsus idi, ama eşim ile birlikte dünü yani Tuz gölünü konuşuyorduk.
  Size tavsiyem Tuz gölüne özel bir zaman ayıramazsanız bile oralara yakın bir yerlere giderken  fırsatını bulup iki saatinizi ayırmanız.